3 Mart 2012 Cumartesi

Bir zamanlar Anadoluda

Yazmak için çok bekledim,çok okudum.Okuduklarımdan kiminden etkilendim,kimini saçma buldum.Kendimce çözümlemeler yaptım yinede hala aklımda soru işaretleri var...

Bence 2011'in en iyi filmiydi.

Aşağıdaki yazımın bir kısmı aşağıdaki linkte görülen e-dergide de yayınlanmıştır.

http://issuu.com/babilkulesi/docs/babil-14

                                                             
                                                                Bir Zamanlar Anadolu’da
Kasabalarda hayat, bozkırın ortasında sürdürülen yolculuklara benzer. Her tepenin ardında "yeni ve farklı bir şey" çıkacakmış duygusu, ama her zaman birbirine benzeyen, incelen, kıvrılan, kaybolan veya uzayan tekdüze yollar...

Nuri Bilge Ceylan’ın(NBC) son filmi Bir zamanlar Anadolu’da(BZA) yukarıdaki sözlerle tanıtımı yapıldı.
Bu filmiyle de NBC Cannes’de Juri büyük ödülünü kazanmıştır.Ülkemizden de Oscar için gönderilen film olmuştur.
NBC’nin çektiği ilk kısa film olan Koza’yıda sayar isek BZA yedinci filmi olmuştur. Üç Maymunda da birlikte çalışan senaryo ekibi bu filmi de yazmıştır.
NBC’nin eşi Ebru Ceylan,Ercan Kesal ve NBC filmin senaristleridir. Ercan Kesal ayrıca doktordur. BZA’nın hikayesi Kırıkkale Keskin’de zorunlu hizmetini yaparken başından geçen olaylar kaynaklık etmiştir.
Film de çok baskın bir Çehov havası vardır.Çehov’dan bir çok alıntı yapılmıştır ki bunlar filmin sonundada ifade edilir.
Çehov da Ercan Kesal gibi bir doktordur. Çehov hem doktorluğunu hemde edebiyat adamlığını şöyle açıklar; Tıp, nikâhlı karım benim, edebiyat ise metresim. Birine kızarsam, geceyi öbürüyle geçiriyorum. Bu davranışımı belki biraz uygunsuz bulabilirsin, ama en azından sıkıcı değil. Hem zaten, benim bu ikiyüzlülüğümden ikisinin de bir şey kaybettiği yok!"
Ercan Kesal ve NBC’nin Çehov hayranı olduğunu biliyoruz.Filmi de analiz ederken Çehov’un meşhur sözü hep kulaklarımızda olsun; Çehov'a göre oyunun başında sahnede bir tüfek varsa, o tüfek oyunun sonunda mutlaka patlamalıdır.
Kurgusu Bora Gökşingöl ve NBC tarafından yapılan filmin görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’dir.Geçen günlerde film kurgusu yapılırken NBC tarafından tutulan günlük bir sinema dergisi tarafından yayınlandı.Günlükten öğreniyoruz ki karşılaşığımız eser çok titiz bir çalışmanın eseri.Bir çok filmin senaryosunun yazılması ve vizyona girmesi için harcanan sürenin iki misli sadece kaba kurgu çalışması aşamasında harcanmıştır.
NBC’nin mükemmeliyetçi yapısını anlamak için o günlükleri okumanızı tavsiye ederim.İşini seven ve işinde kemalata erişmek isteyen bireyin çabası çok açık bir şekilde okunabilir o günlüklerde.
Filmin başrollerinde Muhammet Uzuner,Taner Birsel,Yılmaz Erdoğan ve Fırat Tanış paylaşmaktadır.Fırat Tanış dışındaki tüm oyuncular uzun deneme çekimleri sonrasında belirlenmiş oyuculardır.Sadece Fırat Tanış’ın oynadığı Kenan karakteri için deneme çekimi yapılmamıştır.Çünkü Fırat Tanış senaryo yazılma aşamasından beri NBC’nin aklında ki tek isimmiş.
NBC nin diğer filmlerinde de olduğu gibi bu filminde de oyuncu performansları üst seviyededir.NBC oyunculardan maksimum verimi almakta artık rüştünü ispat etmiştir.Bunun sebeplerinden biri NBC’nin role en uygun sanatçıyı seçmedeki ustalığını gösterebiliriz.Mesela Fırat Tanış nerdeyse hiç diyoloğu olmamasına rağmen gözleriyle ve vücut diliyle o kadar iyi oynamıştır ki onun dışında başka bir aktör daha yetenekli bile olsa aynı verimi sağlamayabilir. Yılmaz Erdoğan’ın kendi deyimiyle her seferinde “gümbürtüye giden oyunculuğu”  NBC’nin ellerinde o kadar parlamıştır ki,onu sevmeyenler bile ona karşı derin bir saygı geliştirmiştir. Kısaca diyebilirizki NBC hangi rolde kimi oynatacağını ve nasıl maksimum verim alacağını çok iyi biliyor. Bu filmdede öyle oldu.
Yan rollerde bir muhtarı canlandıran filmin senaristlerinden Ercan Kesal o kadar başarılı ki o köyün muhtarı aslında o dense kimse yadırgamayacak.
Veya otopsi sahnesinde ortopsi teknisyeni Şakir’i  oynayan Kubilay Tunçer’in asıl mesleği  sihirbazlık ,senaristlik ve şirketlere seminerler veren bir eğitmendir. Ama NBC onda otopsi teknisyeni Şakir’i görmüş ve bizede göstermiştir.
Filmin ismi sinema tarihi için meşhur olan bir kalıptır.Bir zamanlar... kalıbı Sergio Leone tarafından kullanılmıştır.NBC bu konu hakkında Sergio Leone’nin kendisine sinema sanatı hakkında çok şey öğrettiği için saygısından bu ismi seçtiğini söylemiştir.
NBC filmleri anlatım şeklinden değil ama özü itibariyle popülerleşemeyecek bir sinemadır.NBC de bunun farkındadır.Bir çok röportajında 157 dakikalık,%80 i karanlıkta geçen,kadının olmadığı,finalinde otopsi sahnesi olan bir filmin ticari olmadığını bildiğini dile getirmiştir.Ticari bir film yapma arzusununda olmadığında söylemiştir.    
Günümüzde bize dayatılan filmler Avrupa’nın aklından,Anadolu’nun dinginliğinden uzak Amerikan sinemasının aksiyonu olduğundan NBC sineması bize değişik gelmektedir.Kurgu günlüğündede ifade ettiği üzere NBC hayattaki dinginliği,yavaşlığı sevmektedir.
BZA ‘da NBC’nin sevdiği gibi yavaş, Çehov’un savunduğu gibi doğal ve sade bir film olmuştur.Diyebiliriz ki önümüzdeki film en diyologlu ve en hikaye odaklı NBC filmidir.Diğer filmlerinde olduğu gibi NBC geveze senaryolardan kaçınmış ve sinemanın özü olan “göster ama anlatma” düsturuna bağlı kalmıştır.
Bundan sonra filmin analizine geçiyorum. Filmi izlemeyenler yazıyı terk edebilir zira film ile ilgili detaylar tartışılacaktır.
NBC’nin yanına Uzak filminin galasından sonra bir izleyici yaklaşır.Ve derki Mahmut’un arabasındaki seçiminiz Mahmut’un iç dünyasını çok iyi yansıtmaktadır,çok beğendim tebrikler! NBC izleyicisine şöyle cevap verir;Mahmut’un arabasının seçiminde özel bir durum yok,o araba benim arabam.Bu sebepten kullandık.
Yukardaki anektot kulağıma küpe olacak şekilde BZA’dan aklımda kalanları paylaşacağım.
Film üç erkeğin bir lastikçide kurdukları çilingir sofrasına zoomlayarak başlar.Erkekler neşeyle içmekte ve eğlenmektedirler.Kamera dışarıya çıkar ve buğulu cam sebebiyle olanları biz göremeyiz.
Bu sahnede belkide filmdeki gözüme çarpan tek hata yapılmıştır.Teneke kola ile tokuşturulan rakı bardağından iki cam bardağın tokuşturulma sesi çıkmıştır.
 Sonraki sahnede bozkurun karanlığında uzaklardan gelmekte olan üç araba görürüz. Arabaların ışıkları uzaklarda çıkan bir yangın gibi ekranda belirir ve giderek büyür. Durdukları zamanda hep en solda park etmiştir.Bir şey aydınlatılması gerektiğinde de hep askerin aracı aydınlatmıştır.



Diğer arabada savcı Nusret ve mahiyeti ve diğer arabada da zanlı Kenan,Komiser Naci ve Doktor Cemal bulunmaktadır.
Arabadaki ilk sahnede filmin konularından biri olan kasabada yaşayan insanların birbiri ile olan iktidar mücadelesini görürüz. Oralarda haklılığı belirleyen haklı olmak değil statü olarak üstte olmaktır.Yani gücü gücü yetene kuralı işlemektedir.
İlk sahnede Komiser Naci polis memurundan kesinlikle daha iyi bilmektedir manda yoğurdunu.Aksi ispatlanamaz.Memuruna karşı muktedir olan Naci birazdan onu arayan hanımına karşı yada araba durduğu zaman diğer arabadan inecek savcıya eziktir.
Herkesin bir statüsü ve söylebildikleri vardır.Ama ortamdaki en güçlü her zaman en haklıdır.Herkesin haklı olma derecesi vardır.Ve en alttakiler arabada ki kazma kürek ekibi ve zanlılardır.Onlar hep en alttadır.Ve haksızdır.
Filmde kadın görünmese de filmin konularından birisi de kadın öğesidir.Savcı Nusret mekanik soğukluğu,tatsız tavırları ve her hareketiyle bir küçük kasaba bürokratıdır.Karısını aldatmış ve karısı da ondan intikamını almıştır.Bu intikamın nasıl olduğunu aslında çok iyi bilir ama kabullenemez ve bir arkadaş diyerek konuyu doktora açması bu yüzdendir.Yoksa oda farkındadır ve yüreğinde ölene kadar bu acıyla dolaşacaktır.
Komiser Naci muhtemelen karısını hiç aldatmamıştır.Keskin’ e saplanmış,ordan çıkamamış bir polistir.Başka biryeri bilmez.Aklı hep engelli çocuğundadır.Evde karısı huzur vermez ve bu sebepten istemesede işkolik olmuştur. Evde huzur vermeyen bir kadındansa sokaklarda katil peşinde koşmak daha huzurlu gelmektedir.

Doktor Cemal,o taşralı değildir.Odasında ki resimlerden anladığımız kadarıyla deniz kenarında olan büyük bir şehirde büyümüştür.İstanbul belkide İzmir, kimbilir...Ama karısından ayrılmıştır.Yeni ayrılmıştır ve unutamamıştır.Hala duvarında eski karısıyla olan resimleri asılıdır.Unutmak için kaçmıştır,bu küçük kasabaya gelmiştir ama nafile o kadın hala aklındadır.Filmin bir yerinde Komiser Naci onun yerinde olsa burdan gideceğini söylediğinde doktorun cevabı:nereye? Olmuştur.Bu acı içindeyken gitmesinin anlamı yoktur.Doktor zaten herşeye yabancı ve vurdumduymazdır....taki otopsiye kadar.Gelecez bu konuya.
Zanlı Kenan;Burada eski bir hikaye gizli gibi.Sevdiği kız için abisini öldüren Kabil.Kenan abisini öldürmüştür sevdiği kadın için.Ama sevdiği kadın yinede suratına bakmamıştır.Ceset bulunduğunda küçük aklı kıt kardeşin ağlamasından anlıyoruz ki abisini öldükten sonra ilk defa o an görmüştür.Yani abisini öldürürken Kenan’a yardım etmemiştir.Kenan bu cinayeti başkasının yardımyla işlemiştir.Yengesi ve sevdiği kadın ile birlikte işlemiştir.Otopsi sahnesinden önce NBC’nin kadının yüksek topuklarına zoom yapması bu sebepten olabilir.Kadın’ın kocası öldürülüyor hastaneye yüksek topukluyla geliyor.En ufak bir telaş emaresi yok.
Filmin konularından biriside küçük yerlerde herkesin kaderi üç aşağı beş yukarı bellidir. Naci bunu çok iyi bilir bundan dolayıdır ki Doktora git der. Değişen birşey olmayacak der.Arap’ın salladığı ağaçtan dökülen elmayı ondan gecenin karanlığında saniyelerce izleriz.Dalından taze kopan elma,daha önce onun gibi kopan elmalarla aynı hayallere sahipti. Kasaba’da olan tek yokuştan onlar gibi yuvarlandı,cılız su akıntısıyla birlikte biraz daha sürüklendikten sonra aynı yaraları,bereleri aldıktan sonra ondan önce düşen 3 elmanın yanına sonunda gelmiştir.Ama o üç elma çürümüştür.Telaşa gerek yoktur oda çürüyecektir.Hep öyle olmuştur.Bu sebepten doktor gitmelidir.Nereye olursa...
Film tüm konusunu bürokrasi hicvine ayıran filmlere nazire yaparcasına bu konuyada eğilmiştir.Filmin konularından biriside bürokrasi hicvidir.
Asker herşeyi bilir,herşeye cevap verir,bilmediği hiçbir yer yoktur. Bulundukları coğrafyayı santimine kadar bilmesine rağmen tam olarak nerde olduklarını savcıya söyleyemez.Ama kendince laf kalabalığıyla her soruya büyük bir güvenle cevap verir.Şuranın şurasındayız,buranın burasındayız karşılık sorulan neredeyize cevap hep aynı olur.Kendince haklıdır.Cinayetin kendi sorumluluğuna girmesinden korkar ve önceden savcıyı etkilemeye çalışır. Savcının onun haklılığı teyit etmesiyle rahatlar.
İki savcılık çalışanın ceset torbası kavgası bürokrasideki yetki karmaşasına güzel bir örnektir.Katip şöföre,şöför katipe suç atmaktadır ceset torbasının unutulmasını.Ve bu kavga savcının önünde cereyan etmektedir.Birbirine diş geçiremeyen memur haklılıklarını savcının yanında kavga ederek ispat etme çabasındalardır.Ama gerek yoktur daha yüksek bir irade olan savcı haklıdır ve tartışmayı bitirir.
Otopsi teknisyeni Şakir’in aletlerinden yakınması,o güzel aletleri kullanan diğer memurları yermesinin sebebi de sadece o aletlere erişebilmek için savcıya baskı yapmak istemesidir.Savcı da topu saymana atar.Şakir savcıyı bir sonraki görüşüne kadar memnuniyetsiz verimsiz şekilde işine devam eder.

Muhtar’ın köye yapmak istediği morg için savcıya hazırladığı sofralar ve konuya girişi küçük bürokratlarında işlerin nasıl yürüdüğünün farkında olduğuna bir atıf gibidir.
Filmin alt metinlerinden biriside;ölüm.Ölümün Anadoludaki dinginlik,teslimiyet ve yer yer duyarsız karşılanışı.
Bir ceset aranıyor,askerin tek derdi sorumluluk alanında olup olmaması.Savcının derdi bir an önce cesetin bulunup Ankaraya gitmesi.Komiser’in aklı sürekli çocuğuna yazdıracağı ilaçta olması.Arap Ali’nin her fırsatta yemek yemesi hatta cesedin yanına çaldığı kavunları tıkıştırması.Abisini öldüren/öldürülen aklı kıt gencin kendisine çay ikram edilirken kola varmı diye sormadaki rahatlığı hep bana ölen ölmüştürü hatırlattı.Muhtar’ın köyünde doğru düzgün elektrik yokken morg yaptırmak istemesi de anadolu insanın ölümü hayatın tam içine aldığı kanıksadığı ve doğallaştırdığına güzel bir örnektir.
Filmin ana konusu belkide bir cinayet olayı.Ama hangi cinayet.Kenan’ın işlediği cinayetle paralel anlatılan savcının karısının intiharı.Asıl cinayet o.İki cinayet olayıda filim geceyken yavaş yavaş anlıyoruz .Hava aydınlanınca ikiside çözülüyor.Savcı aslında biliyor karısının kendinden intikam aldığını.Ama bir umut bu konuyu doktora yine açıyor.Belkide bu  konuyu açtığı kaçıncı doktor.Savcı karısının öldüğü gün biliyor bunun bir intihar olduğu ve otopsi gerektiği ama yapmıyor,korkuyor gerçekle yüzleşene kadar. Doktor ona aslında bildiklerini,zihninde dolaşanları seslendirdikçe doktorla olan iktidar savaşında da yenik düşmeye başlıyor.
Savcı ,Kenan’ın öldürdüğü ceset çıkarılırken doktora soruyor.Otopsi lazımmı? Doktor’un çoşkuyla kesinlikle otopsi gerekli demesi aslında savcının karısına yapılması gereken geçmiş otopsiye atıf.Savcı o zaman yaptırtmadğı otopsiyi gece boyunca doktor Cemal’in yaptığını o an anlıyor ve kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor diyor.
Tüm gece boyunca tüm karakterler otopsiden geçiyor.Karakterlerle birlikte tüm toplum otopsi masasında Doktor Cemal’i bekliyor son sahne için. Her şeye kayıtsız ve umarsız olan doktoru da bir sınav beklediği anlaşılıyor.Otopsi odasına maktülün karısı ve çocuğunun bulunduğu  koridordan geçen doktor savcının da bulunduğu odaya giriyor.Otopsi teknisyeni şakir’in memnuniyetsizliğini aktardığı şovu izledikten sonra savcı önraporu tutturuyor.Maktulün kanlı kesilmiş eşyaları bir poşete konup koridordaki karısına veriliyor.Devlette kimsenin birşeyi kalmaz! Doktor Şakir’i biraz dinledikten sonra otopsi başlıyor.NBC bu sahneyi çok iyi kotarmış.Otopsi esnasında Şakir maktulun ciğerlerinde toprak görüyor,hemen bunu doktora iletiyor.Bunun anlamı maktul canlı canlı gömülmüş.Doktor’un bunu rapor etmesi lazım.Muhtemelen katil’in cezasını artıracak ciddi bir durum bu.Doktor Maktulun çoçuğunu,çocugun gerçek babası katili düşünüyor ve rapora bu kanıtı yazmıyor.Şakir sinirleniyor ama doktor yazmıyor.Tam o anda doktorun suratına kan sıçrıyor.Artık o da temiz değil.Doktor Cemal de kirleniyor ve düzene uyuyor.Yüzündeki kan ile odadan dışarı bakıyor.Maktülün karısı elinde kanlı elbiselerin olduğu siyah poşet yanında oğlu uzaklaşıyor.O anda okulda top oynayan çocukların topu maktulun oğlunun yanına düşüyor.
Otopsi masasında babası kesilmiş olan çocuk koşarak topu geri okul bahçesine atıyor. Bu noktada NBC son mesajını veriyor.Ne olursa olsun “Hayat devam ediyor”.



2 yorum:

  1. gercekten muazzam bir elestiri kaleme almışsınız, sizi tebrik ediyorum. hayatimda beni derinden etkileyen film sıralamasında birinci sırayı aldı bu film. sizin de bu hisleri paylastiginiza eminim.. İyi çalışmalar...

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler,
    2011 yılında izlediğim en iyi filmdi.Her bir karesi beni derinden etkilemiştir.Çevrem de bu filmi sıkıcı bulanları gördükçe moralim bozuluyordu.Sizin gibi bu filme hak ettiği değeri verenlerin olması ne güzel!

    YanıtlaSil