30 Aralık 2010 Perşembe

İddia Makamı

Karadeniz'de yaşayan 60 yaşındaki bir amca arkadaşlarıyla 5 bin lira karşılığında “5 tepsi baklavayı yerim” diyerek iddiaya girmiş.Tabi 3 tepsi yedikten sonra fenalaşmış hastaneye kaldırmışlar.Midesini yıkamışlar .Kendine geldikten sonra amcadan gülümseten sözler:
           "Olaydan 2 saat önce 3 porsiyon ızgara hamsi yemiştim. İddia ediyorum, o hamsileri yememiş olsaydım 5 tepsi baklavayı yerdim"

22 Aralık 2010 Çarşamba

Kader


                          ........... yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi...........

19 Aralık 2010 Pazar

Inception ve Topaç Sorunsalı

Inception'ı izlemeyenler hemen  koşa koşa izlemeye gitsinler.Kalanlara söyleyeceklerim var.Film biter o topaç döner döner... ve belkide düşecektir ama yönetmen göstermez.Düşünün der.Topaç düşecekmi düşmeyecekmi.Cobb(Di caprio)'un çocukları ile kavuşması rüyamı,gerçekmi?
Topaçın düştüğünü görmedik ya bir çok kişi son sahnede rüya demeye başladı.
Bence kesinlikle gerçek. His,duygu,film boyunca elde edilen izlenim. Ne derseniz değin kesinlikle gerçek o son sahne.En azından bizim dünyamız.
Ama şimdi diyeceklerki topaç düşmedi.Düşmedi değil yeterince bakmadık sözlerim pek birşey ifade etmiyor.Ondan çeşitli gözlemlerim var,
1) Cobb artık rüya göremiyor ve rüya görmek için eski anılarında yaşıyor.Çocuklarıyla kavuşma anısı olmadığına göre,öyle bir şeyin rüyasınıda göremez ve o an gerçektir.
2) Film boyunca çocuklar garip garip sahnelerde hep göründü,hep aynı hareketler kıyafetler ama hiç yüzleri görünmedi.Soh sahnede hareketler,kıyafetler farklı ve yüzleride göründü.Ama topaç dönüyor ki cilere bu yetmez.Bir detay daha var.Sinemada izlerken son sahnedeki çocuklarda bir gariplik olduğunu sezinlemiştim ama tam tanımlayamamıştım.İkinci izlememde dikkat kesildim son sahneye kadar çoçuklar hep aynı.Aynı kişiler oynuyor Phillipa ve James'i.Son sahnede ki çocuklar semirmiş, boy atmış.Büyümüşler.Ey topaçcılar.Cobb iki yıldır görmediği çocuklarını büyümüş halde nasıl görsün?

...ve bu detay eğer kast akarken dikkatle bakarsanız görünebiliyor.Christopher buraya saklamış.Çocukların iki yaş büyük halleri için başka kişilerin isimleri var.
Demek ki Cobb çocuklarına en sonunda,iki yıl sonra kavuşuyor demektir.Mutlu son işte:) 

16 Aralık 2010 Perşembe

Nikahta Panik!

Gelin hanım ve Damat bey arkadaşımdır...

***** Antakya Belediyesi Nikah Salonunda, genç
çiftin nikah töreni sırasında

duvarlardan ve yer karolarından çatırdama sesleri duyulunca, panik meydana

geldi. Salı günü saat 14.30 nikah için hazırlanan Tolga Arıca ve Filiz Yengeç

çiftinin nikahın kıyılacağı dakikalarda sağanak yağmurunda etkisiyle salonda,

çatırdama seslerinin çıktığı ileri sürüldü. Salonda bulunanlar, panik
içerisinde

dışarıya çıkarken, nikah salonu binasının etrafı güvenlik şeridi çevrildi ve

yetkililere haber verildi. Salondan panik içerisinde çıkan genç çiftin nikahı

yağmur altında, yine parkın içindeki Yeşiltepe Aile Çay bahçesinde kıyıldı.

Nikah salonu binasının durumu hakkında yetkililerden henüz bir açıklama

gelmedi.



*****Özyurt gazetesi


Mutluluklar :)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Klaros ve bir kehanet

Hafta sonu Klaros'a gittim.Klaros İzmir Ahmetbeyli yolu üzerinde bulunan, Kuşadası-Gümüldür ayrımından birkaç kilometre önce bulunan eski bir yerleşim merkezidir.Artık çalışmalar durmuş.Ama son gidişimden bu yana oranın İzmir Kalkınma ajansı tarafından desteklendiğine dair bir tabela asılmış.Ben sadece tabelayı gördüm,bir sonraki gidişimde inşallah yeni kalıntılarda görürüm.


Burası vakti zamanında bilgelik tanrısı Apollon'a adanmıştır.Burada bilicilik(kehanet) yapılırmış.Delfi kadar ünlü olmasada zamanın önde gelen kehanet merkezlerinden biri olmuş Klaros.



Kişiye özel kehanet verilmezmiş.Taki Büyük İskender kapılarına gelene kadar.Bir gün Büyük İskender Pagos dağında avlandıktan sonra yorulur,ve uykuya dalar.Pagos deyince baya tumturaklı oldu.Bu pagos Kadifekale'nin o zamanki ismi:)Neyse Büyük İskender bir rüya görür.Rüyasını Klaros'daki rahiplere yorumlattırır.Zaten İskender'den sonra kişiye özel kehanet vermede bir patlama yaşanır.


Rahipler İskendere Pagos(kadifekale) eteklerine yeni İzmir'i kurmasını salık verir.Orada İzmir'lilerin eskisinden daha mutlu olcaklarını söylerler.Bunun üzerine Büyük İskender İzmir'i tekrar kurar.


Rahipler İzmirlilerin mutlu olacaklarını bilmişte acaba birgün bir yöneticinin İzmir'lilere gavur diyeceğini bilmiş midir?

Kahin:....ama onlara gün gelecek gavur diyecekler?

Büyük İskender: gavur nedir ki?

Kahin: !+%*-!&&'^^ !!% ( mavi ekran:) )





9 Aralık 2010 Perşembe

Bal Kavanozunu verin artık!

İletişim yayınevi İhsan Oktay Anar kitaplarının kapaklarını değiştirdi.Koleksiyon yapmayı sevenlere duyrulur.İhsan Oktay Anar'dan yeni kitap bekleyenler için ağıza bir parmak bal çalma gibi oldu,yinede heyecanlandık. 






8 Aralık 2010 Çarşamba

Kapı çarptı!


İnsanlık değişiyor,duyguları,kaygıları.Eskiden bir dayak yense suç kapıya atılırdı.Sanki öylesi daha iyiydi.Çünkü şimdi eksikliğini hissettiğimiz şeyin içinde "onur" ve "gurur" vardı.O şey gidince yerine parayı koyduk ve herşeyi paraya endeksledik .Gözümüz döndü.Değer yargılarını umursamadık.
Senki F1'in patronusun.4.5 milyar dolar servetin var.Dayak yiyosun ve kendi fikrinle reklam çekiyosun.Hadi o para bir hayır kurumuna bağışlansa anlıycam,ama öyle bir açıklama da yok.Zaten hayır kurumuna para bağışlamak için reklamada ihtiyacan yok.80 yaşına geldin,dayak yedin.Kendini reklam ettin,tamamda napcan bu parayı Bernie?
Biri bana anlatsın?

6 Aralık 2010 Pazartesi

Tarkan'ın intikamı !

 Tarkan filmlerinden birinde Tarkan (Kartal Tibet) ahtapota yem edilmeye çalışılır.Filmle ilgili pek birşey kalmadı aklımda ama o sahnenin özensizliği,sahteliği ,çalakalemliği hep aklımda.Çok severim Tarkan filmlerini ama o ahtapot sahnesini yüreğimde bir yara olarak taşırdım!

Taaaa ki,Prensesin Uykusu'nu izleyene kadar.Çağan Irmak yabancı meslektaşlarını aratmayacak şekilde filmine çok gerçekçi bir ahtapot sahnesi koydu.
Renkler ,ahtapotun gerçekciliği,dokusu,hareketindeki ritmi işte bu dedirtti.Bizde yapıyoruz.Ahh ahh Tarkan da olacaktı ki,o ahtapotu nasıl doğrardı.Türk sineması teknik eksikliğini hızla kapatıyor. Tabi bunda pek izlemediğimiz reklam sektörünün payı yadsınamaz.O reklam çekimlerinde bir çok teknik öğreniliyor.

                               Artık elimizde teknik imkan yok ki jargonu sona ersin.Güçlü senaryolar ve güçlü oyunculuklarla oscar goes....


Sıcak bakmasamda birçok yönetmen İhsan Oktay Anar filmlerini beyaz perdeye taşımak istiyor.İki yıl önce gerçekleştrilen Anar sempozyumunda Ezel Akay'la bu tartışılmıştı.O gün Ezel Akay,Derviş Zaim ve Mustafa Altıoklar'ın niyetli olduğunu duymuştuk.
Çağan Irmak ne düşünüyor bilmiyorum da Issız Adam'da Puslu Kıtalar Atlası bir sahnede görünmüştü.Ulak'ın atmosferi de Çağan'da İhsan Oktay Anar'ı anlayabilir belki dedirtmişti.İOA kitapları film olarak çekilecekse Çağan Irmak ismide düşünülmelidir.

İzmir'de Saklı Kalmış bir Cennet


Hafta sonu bir eğitim münasabetiyle Urla'daydım.Urla bölge eğitim-araştırma ve uygulama merkezinde.Burası bir ada.Adayı karaya bağlayan bir yol yapılmış ve o yol sayesinde adaya ulaşılıyor.
Adaya sağlık bakanlığı hastane ve sosyal tesis yapmış.

Sosyal tesis yıllarca sağlık bakanlığı bürokratlarının tatil yeri olmuş.Yakın zamanda bu uygulamaya son verilmiş ve burası eğitim merkezi olarak ilan edilmiş.Tabi bürokratlar bundan rahatsız. Eskisi gibi olması için kulis faaliyetleri devam ediyor.

Tesis ada da olması münasebetiyle deniz kenarında ve çam ağaçlarının hakim olduğu güzel bir bitki örtüsü var.
Dinlendirici ve huzur verici.Bir kumsali ve sahilde yürümek için parkuru mevcut.Tabi denizden uzaklaşıp ağaçlar arasında yürümek içinde başka bir parkuru daha var.Voleybol sahası da mevcut...


Eğitim tesisinde tek başınıza kalamıyorsunuz.İlla bir eğitim organizasyonu şeklinde gelmeniz ve en az 20 kişi olmanız gerekiyor.Bu organizasyonlar resmi bir kurum tarafından düzenleniyor olması da gerekmiyor.Yirmi arkadaş toplanıp gidebilirsiniz:)Tesisin teknik alt yapısı yeterli.
Toplantı salonlarında her türlü teknik malzeme ve ortam eğitimlerin kalitesi düşünülerek tasarlanmış.Tabi tek kusuru salonların deniz kenarında olması ve tarifsiz şahane deniz manzarası sürekli aklınızı çelmesi.

Her katta personel toplantı aralarında sıcak soğuk ikramları hazırlıyorlar.Yemekler sabah öğle akşam şeklinde ve ortalama bir kaliteye sahip.Suit odalar vardı ama biz iki kişilik odalarda kaldık.Odalarda kalorifer yanıyordu ve pencere açık yattık.Odalarda ayrı duş ve tuvalet var.Eski bir bina olmasından dolayı bazı eksiklikleri olmasına rağmen kabul edilebilir seviyededir.Ücret olarak dışarıdan inanılmaz ucuz olan bu tesisin bürokratların tatil yeri olmamasını ümit ederim.Böyle huzur verici,eğitime vakfedilmiş bir ortamı hazırlayanları da kutlarım.